Dr. Öğr. Üyesi Özcan Oğur'un Hakkari'nin 106. Kurtuluş Yıldönümü Dolayısıyla TRT GAP Radyosunca Yapılan 'Hayatın İçinden' Programına Katıldığı Söyleşi

Dr. Öğr. Üyesi Özcan Oğur'un Hakkari'nin 106. Kurtuluş Yıldönümü Dolayısıyla TRT GAP Radyosunca Yapılan 'Hayatın İçinden' Programına Katıldığı Söyleşi
09 Mayıs 2024
Hakkâri Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Özcan Oğur'un Hakkari'nin 106. Kurtuluş Yıldönümü Dolayısıyla TRT GAP Radyosunca Yapılan 'Hayatın İçinden' Programına Katıldığı Söyleşi

 

Söyleşiyi dinlemek için tıklayınız...


Söyleşi Kapsamında;

Rusların, Çar I. Petro döneminden itibaren Akdeniz ve Basra Körfezi'ne inme politikasını benimsedikleri belirtilmiştir. Bu politika sonucunda, Kafkasya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Doğu Karadeniz ve Ortadoğu Ruslar için ayrı bir önem kazanmıştır.  Osmanlı Devleti ile mücadele halinde olan Ruslar, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli bir stratejik avantaj yakalamışlardır. Bu savaş sonucunda Rusya, Balkanlar ve Doğu Anadolu'da dengeyi kendi lehine değiştirerek İngiliz çıkarlarını tehdit etmiştir. İki ülke arasında 1907'de imzalanan antlaşma, Rusların bölgedeki faaliyetlerini daha da artırmasına olanak sağlamıştır.

Bu savaş sonunda Rusya, Balkanlarda ve Doğu Anadolu’da mevcut dengeyi kendi lehine bozarak etkisini arttırmış ve ayrıca bölgedeki İngiliz çıkarlarını da tehdit eder hale gelmiştir. Bunun üzerine İngilizlerle Ruslar arasında 1907’de bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmaya uygun olarak, Ruslar, Birinci Dünya Savaşı öncesinde güneye inerek, İran ve Hakkâri sınırlarında bulunan Ermeni ve Nasturiler arasında faaliyetlerini arttırmıştır. Rusların İngilizlerle imzaladığı 1907 Antlaşması (İran ve Afganistan toprakları üzerinde İngliz ve rusların paylaşımını esas alan bir metindi) Ruslara asırlık planlarını gerçekleştirme fırsatı sunmuştur. Bu antlaşma ile Ruslar, İran’ın Güney Azerbaycan bölgesini kendi nüfuz alanına kattığı gibi bölgede kolay hareket etme imkânı da bulmuştur.

Ayrıca Ruslar, yüzyıllardır bölgedeki halklarla bir arada yaşayan Ermeni ve Nasturilere, kendilerini desteklemeleri karşılığında bazı vaatlerde bulundular (Salmas, Hoy ve Urmiyede Ermeni ve Nasturi devletini kurma vaadi). Dolayısıyla Rusların bu vaatlerine kanan Ermeni ve Nasturiler, Birinci dünya savaşında Ruslarla birlikte hareket ederek bölgenin işgal edilmesinde önemli bir rol oynadılar.

Ermeni ve Nasturilerin desteğini alan Ruslar, 1914’ün son baharı ve 1915 ilk baharında, İran Azerbaycan’ı üzerinden, Urmiye, Hoy ve Salmas şehirleri ile birlikte Van ve Hakkâri şehirlerini de işgal ettiler. Hakkâri (Culemerg) halkı, mütefik Rus-Nasturi istilasında, olası bir kıyımdan kurtulmak için şehri terk ederek ırak tarafına kaçmış, şehir merkezinde hiç kimse kalmamıştır. Halkın şehre geri dönüşü ise ancak istiladan üç yıl sonra mümkün olabilmiştir.

Nitekim Bolşevik İhtilalinin çıkması üzerine Rusya Brest-Litowsk Antlaşmasını 3 Mart 1918 imzalayarak Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmiş ve bölgedeki tüm egemenlik haklarından vazgeçmiştir. Bunun üzerine Osmanlı ve yerel kuvvetler Nisan 1915’te Van’ı alarak Başkale Salmas ve Urmiye yönünden saldırıya geçtiler. Musul’da bulunan 6. Tümen ise güneyden, Sımko Şikaki ve Seyyid Übeydullah’ın kuvvetleri ile birlikte Nesturilerin üzerine yürüdüler. Bu hareket sonucunda 22 Nisan 1918’de Hakkâri tamamen düşman işgalinden kurtarılmış oldu.

Nisan 1915 ve 22 Nisan 1918 tarihleri arasında yaklaşık üç yıl süren Rusların bu işgal hareketi Hakkâri halkının hafızasında çok trajik bir olay olarak kazınmış, dededen toruna aktarıla gelen bu olayın yerel halk üzerindeki etkisi günümüze kadar devam etmiştir.

Hakkârililer, 1915 yılında gerçekleşen bu Rus işgalini “Mihacirya Urisa” (Rus Göçü) olarak adlandırmışlardır. Bu göçler sırasında gerek Ermeni ve Nasturi çetelerinin saldırıları gerekse Irak’ta baş gösteren kıtlıktan dolayı on binlerce Hakkârilinin hayatını kaybettiği anlatılmaktadır.

Ayrıca, savaşın başından beri büyük hayallerle Rusların tarafında yer alan Ermeni ve Nasturiler, Rusların savaştan çekilmeleri ile bölgede hamisiz kaldılar. Fakat bu sefer Ermeni ve Nasturilerin yardımlarına bölgedeki Amerikalı ve Fransız misyonerlerinin yanı sıra İngilizlerin koştukları görülmektedir. 18 Ocak 1918’de İngiliz yüzbaşı D. F. Greasy Nasturilerle bir toplantı yapmıştır. Toplantıda İngilizlerin desteğini alan Ermeni ve Nasturiler, Urmiye, Salmas ve Hoy civarlarında meskûn Türk ve Kürt yerleşim alanlarına saldırmaya başladılar. Özellikle 23 Mart 1918’de Nasturilerin lideri Mar Şemun’un, İran Kürt Beylerinden Sımko Ağa tarafından öldürülmesi üzerine Nesturiler intikam amacıyla Salmas ve Dileman bölgelerinde büyük bir kıyım gerçekleştirdiler. Bu saldırılar sırasında binlerce Müslüman katledildi. Bu katliamlar üzerine Osmanlı Devleti, bölgeye birlikler sevk etmek zorunda kaldı. Osmanlı birliklerinin ilerleyişi karşısında tutunamayan Ermeni ve Nasturiler geri çekilmek zorunda kaldılar. 1918 yaz aylarında Urmiye bölgesini de boşaltan Nasturiler İngiliz işgali altındaki Hemedan’a, oradan da Bağdat yakınlarındaki Bakuba kampına yerleştirildiler.

Nasturilerin bundan sonraki en önemli amacı İngilizlerin desteğiyle Hakkâri’yi de içerisine alacak bağımsız bir devlet kurmak olmuştur. Ancak kendilerine verilen sözler yerine getirilmeden, İngilizlerin 30 Mayıs 1932’de Irak’taki manda idaresi son bulmuştur. Böylelikle Nasturilerin Hakkâri ve bölge coğrafyası üzerindeki tarihi emelleri son bulmakla kalmamış, varlıkları da son bulmuştur.